15 Ağustos 2008 Cuma

biz büyüdük ve kirlendi dünya

annenin en nefret ettiği, en zor işlerinden biriydi camları silmek. ama pencerelerin şeffaflığı ne derece kusursuz ağırlarsa güneş ışıklarını, o derece parıldardı evin en parlağından en matına, en pahalısından en basitine eşyaları ve duyguları.
eve dolan kusursuz sıcaklıkl
a canlanırdı ruhumuz. dört dolanır, kahkahalar atarken evin içinde; camın önüne koşardık dünyanın genişliğini ve ürperticiliğini çekmek için içimize.
elimizi dokundururduk camlara, ayalarımızı dayayıp öyle dalardık uzaklardaki bilinme
yen genişliklere. keşfedecek mavi, yeşil, beton renklerinin bolluğuyla şehvetlenirdik. kalp atışımız hızlanırdı dünyanın derinliğinde güneşler buldukça.
sonra biri gelirdi içerden. annenin sesiydi bu. yine camlarını kirletmiştin, ona kızmaya gelirdi. güneşin çekici parıltılarını ve eve atılışına kusur katardın parmak izlerini kazıdığın camlarla. çekerdin elini annen bağırınca. dünyanın bilinmemiş yerlerinden, daha hissedilmemiş duygularından, daha içine akmamış tatlarından merakl
arla dolarak, sanki dünyadan elini eteğini çekermiş gibi, çekerdin elini sihirlerinle dolu o camdan.
o camlar tekrar silinirdi büyük zorluklarla sonrasında. kusursuz parıltılarla evi aydınlatmak için bir baş dönmesiyle yere çakılabilme ihtimallerinde, silinirdi o camlar itinalar eşliğinde.
sonra büyüdük. küçüklere, ardında keşfedilesi tatlar olduğunun sihriyle büyülenmiş miniklere; elini çek diye kızan, bizler olduk.
doğru ya; ne gerek vardı küçücük dünyamız evimize, içeri sızan iki kuruş parıltıya lekeler bulaştırmaya! temizlemek için sonra, ne tehlikelere katlanıyorduk..
camın kenarına uğradım bugün o kadar yıldan sonra; belki de dışardaki derinliklere saklı onca acı, onca acımasızlık, onca aldatışı hissederek; evimize o acımasız toprakları okşadıktan sonra uğrayan ışıkları engellemeye çalışıyordum o zamanlar..
şimdi de küçük küçük her karanlığın yüreğimi istila ettiği, ufacık tebessümlerle yaralarımı gizlediğim şu hayatıma, bundan daha zayıf bir parıltı vurursa yaşayamam diye, camlarımı kusursuzca temiz tutuyorum. duvarlarıma bulaşmış acıyla yanaklarımı okşayarak akıp giden her soğuk acının odaya kazıdığı karanlıkları, biraz olsun gizleyecek parıltılar arıyorum.
aldatılmışlıklar ve yaşanıp geride kalmışlıkların kirlettiği dünyama; vurabilecek en güçlü güneş için, varlığımı tehlikeye atarak camlarımı siliyorum...

Hiç yorum yok: