
içecek satanlar o kadar çok ki, site site bölgelere ayrılmışlar, gidip geliyorlar o kısımda. bu nedenle her gün sitesindeki yazlıktan çıkan hep aynı seyyar satıcılarla karşılaşıyor. küçük büyük bir sürü çocuk görüyor insan elinde mavi termoslarla ya da mısır tencereleri ve tuzluklarla.
su satanlardan biri diğerlerinden farklı; "su yalii, kola yaliii" diye bağırıyor. hepimiz merak içinde soruyoruz yanımıza çağırıp "ya bu yali'den bi tane versene çok merak ettik." diyoruz. çocuk "su geldi" dediğini ama kelimenin söyleye söyleye biraz dğeiştiğini söylüyor. sanırım bağırırken "yali" demek daha kolay. gülüyoruz ona, o da bize gülüyor. birer su alıp, bir de fotoğrafını çekip "hayırlı işler" diyoruz. sonraki günler bizim gibi "yali" meraklılarıyla yine karşılaşıyoruz, bu merakın yaptığı reklamla satışlarının arttığını görüyoruz. çocuk keyifli, çocuk mutlu, güzel güzel gülüyor daimi... biz de fotoğrafına bakarak gülüyoruz.
büyümek zorlaştırıyor hayatı, yükler artıyor. eray'ın mavi termosu bir boy daha büyümüş, termos öncekinin iki katı yük alıyor artık ama eray o kadar büyümemiş ki. ama şimdi çalışacak ki liseyi okuyabilsin. ama umudunu, gülüşünü kaybetmedikçe, abilerinin yolundan ilerleyip eski tarlalarının üzerine inşa edilen sitelerdeki iki evi kiralayıp onun kazancıyla geçinmeyi seçmedikçe hayatta ilerleyeceğinden eminim.
umarım o da umut eder benim onun hakkında umut ettiğim gibi... umut etmek güzel şey.