28 Şubat 2009 Cumartesi

-- HAYAT OYUNU --


Hayat oynar oyunları biz ne kadar hayatla bizim oynadığımızı düşünsek bile. onu en alaya aldığımız yerde açık ara geride götürdüğümüz oyunun tek ellik avansını veriyordur bize sadece. kendimizi binlerce parçaya bölmemizi ister her zaman bizden; birçok şeyi bir arada istememizi ya da yapmak zorunda olmamızı ister. ama insanoğlu fikrini, gücünü ve yüreğini parçalara ayırmak, aynı anda birden çok yerde olmak istedikçe düşer gerilere, iner eksilere. bazen aynaya bakar ve hayatın onunla nasıl da oynadığının izlerini görür durgunlaşan gözlerinde. bazen de sarhoş olur, uyuşur beyni ve hayatla alay ettiğini zanneder acınası halde ve çaresizce. halbuki onu yorgunluk sarhoşu eden de, arkadan bir de utanmadan gülen de o acımasız hayattır. bizi yaşlandıran, onun istediği kadar parçaya bölünüp her şeye yetişmeye çalışırken bizi yıpratan da hayattır bunu harika bir şekilde gizlese de.
Yaralarımıza yama yapalım diye, sırf ölmeden ayakta kalıp sürünmeye, ve onun kuklası olarak kalmaya devam edelim diye dostlar, sevgililer ve akrabalar gönderir biz ruhu kimsesizlere. yamalanırız yaşam boyunca, yine hayatın sayesinde. sonra gönderdiği dostların, akrabaların, yarların da parçalara bölünerek eksildiği her noktada, o yaralarımızı okşayanlar bu kez de tırnaklarlar o şefkatleriyle kapattıkları yaraları isteye isteye. ve acılar, daha büyük kıvranmayla kanarlar biteviye, taa ki biri yine daha sonra o yaranın üzerini kapatmaya başlayana kadar, tırnaklamak suretiyle.
Ve biz nefret ederiz hayatın bizi kanatmaya ve kan kaybından öldürmeye çalışmasından. her bir yeni acıda daha sert titreşir nefret duygularımız durmadan. onun oyununa gelmemek inatlarıyla yaşamaya devam etmek konusunda kendimizle bir kat daha fazla inatlaşırız! halbuki hayat bizden ölmemizi değil, onun eğlencesi olarak sürünmemizi istiyordur ilk nefes aldığımız andan beri. bu yaşama inadıyla hayata meydan okuyor değil, ona yardımcı çıkıp, sahasındaki acımasız oyuncular olmaya devam ediyoruzdur ki bundan haberimiz bile yoktur hiçbirimizin, taa ki bir başka acımasız oyuncu tarafından yere düşürüldüğümüzde, bizimle alay eden hayatın gücünün, bizi yerden kaldırmaya yetmeyeceği ana kadar...